HAYAT (CAN) SİGORTASI NEDİR ? KREDİ BORÇLUSUNUN ÖLÜMÜ HALİNDE HAYAT SİGORTASINDAN NASIL ÖDEME ALINIR ?
Bankaların müşterilerine kredi çektirirken hayat sigortası yaptırması yerleşmiş bir uygulamadır. Banka tarafından tüketicilere yaptırılan hayat sigortası neticesinde banka kredi borcunu teminat altına almakta yani kendini korumaya almakta ve kredi çeken kişinin ölmesi halinde sigorta poliçesi kapsamında bankaya ödeme yapılmaktadır. Kredi borçlusunun ölünce borcunun bitip bitmeyeceği ise kredi çekerken yapılan hayat sigortasının ölümden sonra kalan borcu karşılayabilecek olmasıyla ilgilidir. Kredi borçlusu öldüğünde kalan banka kredi borcu sigorta tarafından karşılanır ve böylelikle mirasçılar bu borçtan kurtulur. Ancak ne yazık ki iş uygulamada bu şekilde ilerlememekte sigorta şirketleri ödeme yapmamakta ısrar etmekte ve bankalarda neticesinde mirasçılara başvurmaktadır. Ancak bankaların böyle bir hakkı bulunmamaktadır. Banka, kredi borçlusunun ölmesi halinde kalan kredi borcunu öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmelidir. Banka ancak poliçe limiti üzerinde kalan borç için doğrudan mirasçılara takip yapabilir. Konuyla ilgili Yargıtay kararları da bu yöndedir. Sigorta poliçesi kapsamında kalan kredi alacağı için bankanın sigorta şirketi yerine mirasçılara başvurması iyi niyet kurallarına aykırı görülür. Yerleşik içtihatlar da bu yönde olup; bankanın sadece limitin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabileceğine de dikkat çekmiştir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2020/1772 K.
Kredi kullananın ölümü halinde, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları hakkında dava açılabilmesinin ön şartıdır.

Hayat (can) sigortaları, Türk Ticaret Kanunu’nun 1487 vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
Kredi hayat sigorta sözleşmelerinde asıl amaç sigorta ettirenin bir ihtiyacının karşılanması olmayıp, bankanın kredi verdiği kişinin ölüm nedeniyle krediyi geri ödeyememesi nedeniyle maruz kalacağı riskin teminat altına alınmasıdır. Bankanın başvurusu karşısında sigorta şirketinin, sigorta ettiren ile arasındaki ilişkiyi bankaya karşı ileri süremeyeceği ve ödemeden kaçınamayacağı da yine Yargıtay kararlarında belirtilmektedir. Buna göre sigorta şirketi, sözleşmenin yapılması sırasında sigortalının hastalığını gizlediği gibi bir itirazı, bankaya karşı kullanamaz. Çünkü sözleşmeyi yapan banka değil, sigorta şirketinin kendisidir.
Can sigortası sözleşmelerinde genel olarak kullanılan yöntem ihbar yükümlüsüne liste verilmesi ve bu listenin doldurtulması şeklindedir. Liste verilmesi halinde sigortalının, listedeki soruların cevaplanmasından başka bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Ancak sigorta sözleşmesinin iyi niyet esaslarına ve güvene dayalı karakteri nedeniyle ve özellikle ihbar yükümlüsünün bildiği, sigortacı açısından önemli sayılacak bilgilerin sigortacıya aktarılmasının da bu yükümlülüğün kapsamında kaldığı söylenmektedir. Hayat Sigortası sözleşmelerinin kurulması aşamasında sigorta ettiren tarafından doldurulup sigortacıya verilen teklifname (soru kağıdı) önem kazanmaktadır. Hayat Sigortasının kurulmasına esas teşkil eden soru kağıdı sigortacı tarafından matbu olarak hazırlanmakta ve hayat sigorta sözleşmesinin kurulmasında aranan özellikler bu teklifnamedeki sorulara verilen yanıtlara göre belirlenmektedir. Sigortacı teklifnamenin hazırlanmasında ve sigorta ettirene verilmesinde gerekli özeni göstermemiş ve sözleşmenin hatalı olarak kurulmasına neden olmuşsa veya sigorta ettirene soru kağıdını doldurtmamışsa sözleşmenin hatalı kurulmasında kusuru olduğu, kendi yükümlülüğünü yerine getirmediğinin kabulü gerekir.
Murisin sağlık beyanını almayan ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak sigortalıyı aydınlatmayan sigorta şirketinin murisin yasal mirasçılarının vefat tazminat istemini reddetmesinin haksız olması karşısında murisin mirasçılarının dava açma hakkı bulunmaktadır.
BANKA KREDİSİ ÇEKMEK İÇİN YAPILAN HAYAT SİGORTALARINA İLİŞKİN YAŞANAN İHTİLAFLARDA GÖREVLİ MAHKEME NERESİDİR ?
Bu konu esas temelinde bir sigorta sözleşmesini barındırmaktadır. Bu ilişki alelade bir sigorta sözleşmesi olmayıp, krediye bağlı bir sigorta sözleşmesi olduğundan bir tüketici işlemi olarak görülmektedir. Yargıtayın bu hususta ihtilaflı kararları olsa da güncel tarihli kararları doğrultusunda bu tip ihtilaflar için görevli mahkeme Tüketici Mahkemesi olarak belirlenmiştir.
KREDİ ÇEKERKEN HAYAT SİGORTASI YAPTIRMAK ZORUNLU MUDUR ?
Bilinenin aksine, kredi çekerken hayat sigortası yaptırmak zorunlu değildir. Bankalar bu durumun aksi beyanda bulunsalar bile Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun ilgili maddesince; “Aksine bir teamül, ticari örf veya adet yoksa, satıcı bir mal veya hizmetin satışını o mal veya hizmetin kendisi tarafından belirlenen miktar, sayı veya ebat gibi koşullara ya da başka bir mal veya hizmetin satın alınmasına bağlı kılamaz.” ifadesi yer almaktadır. Bu gibi durumlarda bankaların yapmış olduğu ısrarlara karşı kendilerine dilekçe yolu ile bu yasa hükmünden bahsedilebilir.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2013/7007 K. 2014/6591 T. 29.4.2014
Genel olarak hayat sigortalarında bir kimsenin hastalığı, nihai olarak sigortacının taşıdığı rizikoyu arttıran bir husustur. Sigortacı bu durumda ya hiç sigorta sözleşmesi yapmamakta ya da daha ağır şartlarla sigorta sözleşmesi yapmaktadır. Davaya konu kredi hayat sigorta sözleşmelerinde asıl amaç sigorta ettirenin bir ihtiyacının karşılanması olmayıp, bankanın kredi verdiği kişinin ölüm nedeniyle krediyi geri ödeyememesi nedeniyle maruz kalacağı riskin teminat altına alınmasıdır. Somut olayda Tüketici kredi sözleşmesinde müteveffanın hayat sigorta yaptıracağının düzenlenmiş olması ve kredi sözleşmesinin yapıldığı banka şubesi tarafından düzenlenen kredi hayat sigortaları başvuru formunun matbu olarak düzenlenerek müteveffanın kimlik bilgileri dışında diğer kısımların doldurulmamış olması da değerlendirildiğinde sigorta ettirenin ihtiyaçlarından ziyade kredi veren kurumun, bankanın ihtiyaçları ve zorlaması ile ortaya çıkan bir sözleşme söz konusu olduğundan sözleşmelerde görülen irade özgürlüğü bulunmadığı, ayrıca eksik beyanda bulunulması halinde sigortalının hangi yaptırımlara maruz kalacağının kendisine bildirilmemesinin bilgilendirme yükümlülüğüne aykırılık teşkil ettiği değerlendirilmeksizin yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenlerle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.
Uygulamada, sigorta şirketleri sigorta ettirene herhangi bir bilgilendirme yapmadan matbu olarak düzenledikleri sağlık beyan formlarını hiçbir soru yöneltmeden doldurtmakta ya da çoğu kez bu formları sigorta şirketi çalışanları bizzat kendileri doldurmaktadır. Sözleşmenin bu şekilde kurulması ardından sigorta ettirenin vefatı durumunda mirasçıların sigorta şirketinden vefat tazminatının bankaya ödenmesi talebi bu kez sağlık beyan yükümlülüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle reddedilmektedir.
Murisin sağlık beyanını almayan ve özen yükümlülüğüne aykırı olarak sigortalıyı aydınlatmayan sigorta şirketinin murisin yasal mirasçılarının vefat tazminat istemini reddetmesinin hukuka aykırı olması dolayısıyla sigorta poliçe bedelinin ödenmesi mirasçılar tarafından davaya konu edilebilecektir. Güncel kararlar ışığında sağlık beyan formlarının usulüne uygun doldurulup doldurulmadığı, murise gerekli aydınlatmanın yapılıp yapılmadığının tespiti büyük önem taşımakta olup, dava yoluna gitmek isteyen mirasçıların mutlaka alanında bilgili ve uzman avukatlar eşliğinde hareket etmesi gerekmektedir.
Fırtına Hukuk Bürosu olarak sigorta hukukuna ilişkin tüm hukuki süreçlerde hizmet vermekteyiz.
Commenti